Kim bu Doğu'nun Paris'i ? - Doğu'nun Paris'i Neresi ?
Doğu’nun
Paris’ini arayışa geçtik. Bakalım hangisi?
İlk önce
rotamız Gaziantep, Türkiye oldu. Sonra Diyarbakır, Türkiye…
Sonra
Lübnan’ın yıllarca iç savaşıyla harmanlanmış başkenti Beyrut.
Ve şimdiki
durağımız Bükreş, Romanya’nın gerçekten doğu’nun Paris’i olduğunu bulmaya
adadık kendimiz.
Aslına
Doğu’nun Paris’i arayışımızı başka bir gözden nasıl algılandığını anlamakla
başladık.
Tabii bunu yapmadan önce gerçekten Paris’i de bilmek lazım, kıyaslama yapacağımız şehri en iyi o şehirde yaşayan birinden öğrenelim dedik. İnternette yaptığımız ilk araştırmada da Paris’te yaşayan Ahmet Öre’nin Pariste.net adlı portalına denk geldik.
Sanırım
başka hiçbir websayfasında Paris ile ilgili bu kadar çok detaylı ve keyifli
Paris hakkında yazılar okumadım. Ahmet’in ayrıca Youtube kanalında da Paris ile
ilgili çektiği videolara da göz atmanızı öneririm. Özellikle biz kendisinin
dediklerini uygulayıp, Paris seyahatimizi çok memnun olarak tamamladık.
Özellikle bilgileri güncel tutması ve takipçileri ile özellikle ilgilenmesi
gerçekten takdire şayan.
Ustasından
öğrendiğimiz Paris için açıkçası ilaveten bir Paris bloğu hazırlamak haksızlık
olacaktır.
O yüzden
Paris’i ve doğusundan batısına ikinci Paris’i nerede bulabildiğimizi yazalım
istedim.
Hangisi
Bizim Parisimiz: Gaziantep mi, Diyarbakır mı?
Türkiye’de
gerçekten seyahat etmek çok keyifli. İndiğiniz havalimanı, otobüs terminali
veya tren garı sizi ilk kucaklayan yer, aynı zamanda şehrin yaşayanları
hakkında da ilk bilgi veren noktalar. O yüzden ilk izlenim elde edebileceğim
noktalar bizim için önemli.
Gaziantep
yeni havalimanıyla göz dolduruyor. Bu anlamda oldukça şık ama yakın zamanda
bölgesel uluslararası uçuşların artmasıyla sanki havalimanı yetersiz
kalabilecek gibi geliyor. Detaylı Gaziantep yazımızı okumak için tıklayın.
Diyarbakır
havalimanında bordo bereli elinde tüfekle bekleyen asker, şehre biraz endişeyle
giriş yapmanıza neden olabilir. Diyarbakır yazımızı okumak için tıklayın.
Gaziantep
Kalesi tepelik alana kurulu. Tarihi bölgesi (downtown) bu anlamda tepenin
sırtlarında yer alır.
Diyarbakır
ise tarihi eski şehir merkezi olan Sur ile başlanabilir. Yakın zamanda
tamamlanacak Yeni Sur projesiyle Diyarbakır’ın Gaziantep’ten bir tık daha
turistik olabileceğini düşünüyoruz.
Şehir
planlamacılığı her iki şehirde de dağınık. Her iki şehirde yeni şehir
merkezlerinin kurulduğu ilçelerde daha düzen ve nizamın olduğu görüldüğü
şüphesiz.
Geniş
yollar, geniş apartmanlar… Her iki şehir de ayrı ayrı gelişiyor ve büyüyor.
Yeni
Doğu’nun Paris’i: Şanlıurfa
Bizce
senelerdir Diyarbakırlılar ve Gaziantepliler çok çaba gösterdiler birbirleriyle
olan bu Paris’i kapma savaşında; ama nitekim bir komşuları var ki sinsi sinsi
bu sıfatı kapma yarışında kendisi oldukça hızlı ilerliyor – o da Şanlıurfa.
Şanlıurfa
tam medeniyetin başkenti olmuş. Üstelik insanlığın tarımsal devrimin başladığı
yer olması ve bereketli hilalin kenti Göbeklitepe’ye de ev sahipliği yapması da
Şanlıurfa’ya ayrı bir önem kazandırmaktadır. Dünyada bulunmuş en önemli
yapılardan biri olan Göbeklitepe ve bu ören yerine ait buluntular Şanlıurfa
Müzesi’nde sergilenmektedir. Detaylı Şanlıurfa yazımızı okumak için tıklayınız.
Aynı şekilde
Diyarbakır’da Kırklar Tepesi’nin de Nuh’un Gemisi olduğuna dair bir takım
söylentiler mevcut.
Gaziantep’te
ise dünyanın en güzel kızlarından Çingene Kız’ına sahip olması apayrı önem
katıyor.
Şanlıurfa’dan
yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Göbeklitepe (kuzey) ve yine 50 kilometre
uzaklıktaki Harran (güney- Suriye sınırına yakın) şehrin iki önemli hazinelerinden.
Kentsel
yerleşimi yine tarihi bölgesinde dağınık olsa da, kendi içinde ayrı bir düzen
kurmuş gibi. Yeni şehir merkezleri diğer komşu Parisler (Diyarbakır ve
Gaziantep) gibi geniş caddeleri ve binalarıyla nizami büyüyor.
Doğu’nun
keşfedilmeyen Paris’leri: Malatya mı? Van mı?
Malatya
coğrafi olarak Diyarbakır gibi, kavurucu bir sıcak size merhaba diyecek.
Doğu’nun Paris’i Malatya kocaman kayısı heykelleriyle bulvar boyu size eşlik
edecek, troleybüs ile şehrin işlek bulvarlarını görebileceksiniz. Evet,
caddeleri geniş ama diğer rakip Parislere göre biraz daha yol kat etmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Van ise
belki de bölgenin coğrafi olarak en büyük ve sınır şehri olması, ticaretin
komşularla gelişmiş olmasından ötürü biraz daha Malatya’ya göre geliştiğini
söyleyebilirim. Tabi bu gelişimin İranlı tüccarların etkisinin yüksek olduğunu
söyleyebilirim. Van’da Malatya gibi bu anlamda diğer rakiplerine göre Doğu’nun
Paris’i olma unvanı için daha çok yol kat etmesi gerekiyor.
Kül- Savaş
ve Gece Hayatı Paris’i: Beyrut
Beyrut
denilince akla ilk gelen bu üç anahtar kelime ne çok kullanıldı bunca sene.
Beyrut, Lübnan belki de hiç haketmediği kadar acı yaşadı. Üzüldüğüm nokta halen
bu şehrin ve ülkenin yeterince tanınmaması ve bilinmemesidir. Halen aynı
kalıplaşmış sözlerle belki de Beyrut’u tanımlıyoruz; gidip görmeden pervasızca
anlatıyoruz. Biz bu güzel ülkeye 2017 Ekim’de gittik. Beyrut gerçekten yara
almış bir şehir ama bu hayatı keyfince yaşayamacak anlamına gelmemeli. Gitmeden
önce iki kez okuduğum Ece Temelkuran’ın Muz Sesleri kitabını gitmeden önce
okumanızı da şiddetle tavsiye ediyorum. Zira Temelkuran bu şehirde dokuz ay
yaşamış ve şehri en güzel anlatan tanımlara yer vermiştir. Beyrut yazımızı okumak için tıklayın.
Bu arada Seyahat Kitaplığım kısmında seyahatinizi tetikleyici bir çok etkileyici kitap var. Hangileri öğrenmek için tıkla.
Bu arada Seyahat Kitaplığım kısmında seyahatinizi tetikleyici bir çok etkileyici kitap var. Hangileri öğrenmek için tıkla.
Beyrut ne
demektir, anlamı nereden geliyor. Açıkça bir kaynak yok bunun için. Anonim bir
özel isim gibi gözüküyor. Sadece bir kaynakta Beyaz Karlar Ülkesi anlamına geldiği belirtilmiş. Bunun sebebi
Ortadoğu’nun dağlık ve kışın kar yağan tek ülkesi Lübnan’ın olmasından
kaynaklandığı belirtilmiş. İyi ama Lübnan ülkenin adı, Beyrut ise başkentin.
Valla, işin o kısmını biz de çözemedik. Bilen varsa aydınlatsın.
Beyrut’un
bugün Downtown olarak adlandırılan hani şu meşhur mavi kubbeli Emin Camii ve
Yıldızlar Meydanı tarafında gerçek bir Fransız mimarisi örneği göreceksiniz.
Üstelik bu yeniden yapılanan Beyrut’un bu bölgedeki mimari gelişimini de halen
tarihi bütünlüğünü koruyarak restore etmesi büyük başarı. Elbette bu
yazdıklarım bazı okuyanları rahatsız edebilir. Çünkü bunu üstlenen bir devlet
veya belediye başkanlığı olmadığını ileteceklerdir. Ben işin açıkçası o kısmını
eleştiremem. Ama ortaya çıkmış eseri de takdir etmek gerekir. (Neden bahsediyor
bu yazar? Lübnan’ın savaşlar sonrasında harabeye dönen binaları, Ermeni bir
firma olan Solidere tarafından oldukça ucuza satın alınmıştır. Bu firma
tarafından restore edildikten sonra da kiraya verilmektedir. Lübnan halkı bu
bölgeye tepki amaçlı gitmemektedir. Bu bölgede önemli dünya markaları haricinde
de pek yerel esnaf görmeniz mümkün değildir. Halkın genellikle downtown’un
hemen bitimindeki bir alışveriş merkezine gitmeyi tercih ettiğini göreceksiniz)
Şehrin diğer
kısımları savaşta belirlenen yeşil hat boyunca şekillenmiş. Yeşil hat savaş
sırasında bir sınır görevi görmüş. İnsanlar dinlerine ve ideolojik görüşlerine
göre sınıflanmış mahallelerine saldırılmış. Bugün Beyrut bu sınıra göre kendine
şekil bulmuş. Ülke genelinde zengin olan Fransızca konuşur, diğerleri
Arapça şeklinde bir diyalogla karşıla bilirsiniz. Gerçekten de bir kafede
oturduğunuzda çevrenizdeki insanların profilini siz de anlayabileceksiniz.
Şehir bu
zorluklara rağmen kültürlerini yaşatmaya çalışmış. Şehir planlaması sadece Downtown
bölgesinde bu etkiyi görebilirsiniz. Şehrin diğer mahalleleri ise dağınık
yerleşimlidir. Üstelik binalarda halen savaşın yaralarını görmeniz mümkün.
Zafer Takı
var bende Paris’im: Bükreş
Romanya’nın
başkenti Bükreş, çoğu makalede doğunun Paris’i sayılır. Gerçekten de böyle
miydi Bükreş?
Öncelikle
şehrin adı nereden geliyor ona bakalım. Bükreş ismi Rumence ‘bucur’
kelimesinden gelmektedir. Anlamı zevk ve mutluluk.
Bükreş şehir
planlaması ve mimari olarak evet belki bir Paris gibi. Aynı etkinin Beyrut’un
Downtown bölgesinde de yaşabilirsiniz. Ama bir şartla, Beyrut Downtown bölgesi
tamamen yeniden inşa edildi. Bükreş’te ise bu binaların tamamen ilk yapıldığı
tarihten itibaren kullanılmaktadır.
Bükreş bu
anlamda mimari özellikleri bakımında , diğer çakma Paris’lere göre en çok
Paris’e benzeyen şehir diyebilirim.
Doğu’nun
Paris’i olmak sadece mimari anlamda mı?
Hayır
elbette. Şehrin ve şehirde yaşayanların belki de karşılıklı kültürel etkileşimi
bu kavramı yaratmış olabilir. Şehirde yaşayanların medeni tavrı, dayanışması,
anlayışı gibi aslında birçok elementten meydana geldiğini düşünüyorum. Doğu’nun
Paris’i olmak sonuçta Zafer Takı veya şehrin yuvarlak biçimli yapılaşmasıyla
oluştuğunu düşünmüyorum. Belki de medeniyet kıyaslamasında Paris’in bir
standart sayılması da birçok şehir için de hakaret sayılabilir. Neden Doğu’nun
Londra’sı, Batı’nın İstanbul’u yok? Kuzey’in Mardin’i, Güney’in Trabzon’u…
Neden hep bir Paris hep baz alındı? Düşünmek lazım. Olay medeniyet mi? Yoksa
mimari mi? Yoksa tüm gelişim göstergelerinin birer karması mı? Belki de örnek
alınan ve kavramlaştırılan Paris’i biraz irdelemek lazım. Paris nasıl Paris
oldu? Diyarbakır nasıl Paris oldu? Beyrut neden Paris oldu? Bükreş’e
neden Paris denildi?
Peki,
dünyada başka Doğu’nun Paris’i var mı?
Olmaz mı?
Varşova,
Polonya
Budapeşte,
Macaristan
Şangay, Çin
Urmiye, İran
Bakü,
Azerbaycan
Ne'ce yahşı Paris sayılmışam, men Paris miyem?
Listede Bakü, Azerbaycan'ın da Doğu'nun Paris'i olduğu yazılmış, ama şehir gündüz tipik bir Rus kentini andırırken, gecesi Dubai gecesi gibi ışıl ışıl. Bu anlamda Paris olarak sayamam. Gecenin bir kente en çok yakıştığı nadir şehirlerden Bakü.
Moda Haftası var diye doğu'nun Paris'i : Şangay
Şangay büyük şehir. Ama Şangay'ı Şangay yapan ne moda haftası ne de Asya'nın parlayan yıldızı olması, elbette ki ekonomisi ve ekonomiye yön verebilmesi. Uzakdoğu'nun son dönem ışıldayan bu şehri Çin'in ikinci en büyük şehri. Doğu'nun Paris'i sayılması refah seviyesinin üst sayılmasından dolayı kaynakladığını düşünüyorum. Şangay bir Paris değil, hiç bir zamanda olamaz. Şangay ekonomisiyle bizce Londra veya New York ile yarışabilir statüde. Bakalım Şangay nasıl bir yer?
Gitmediğim bir yer Urmia- Urmiye, İran , bilinmeyen bir doğu'nun Paris'i mi?
Bu zamana kadar İran'a gitmedik. Fakat yaptığım araştırmada Urmiye'de doğu'nun Paris'i imiş. Görmeden bir şey yazamam.
Bu saydıklarımdan her anlamıyla Paris'e benzeyen Bükreş ve Budapeşte olabilir. Doğu kelimesinin anlam olarak derinliğinden olsa gerek Beyrut bu unvanı sadece geçmiş yıllarda hak edebildiğini düşünüyorum. İstanbul Nişantaşı'da bizce Paris'e benziyor ama biz neden Doğu'nun Paris'i İstanbul demiyoruz ?
Paris'i bırakalım o Paris olarak kalsın, kendi şehrimizi bir başka şehrin karakterine benzetmeyelim. Kendi salt karakteri özümseyerek öz karakteri oluşturalım. Batı'nın Ankara'sı olsun, Doğu'nun İzmir'i olsun. Ama önce biz 'biz' olalım.
İyi yolculuklar,
Paris'i bırakalım o Paris olarak kalsın, kendi şehrimizi bir başka şehrin karakterine benzetmeyelim. Kendi salt karakteri özümseyerek öz karakteri oluşturalım. Batı'nın Ankara'sı olsun, Doğu'nun İzmir'i olsun. Ama önce biz 'biz' olalım.
İyi yolculuklar,